30 Temmuz 2009 Perşembe

Love Actually (2003)









İlk bir saat kesintisiz espri sağanağı var. Karakterleri tanıdığımızda ise mizah tamamen terk edilmeden romantizme geçiliyor. Kalabalık bir oyuncu kadrosu olmasına rağmen her şey yerli yerinde. Film insanın aklından geçen, bastırmak zorunda olduğu içsel isteklerini çok güzel anlatıyor. Gerçek hayattaki unsurları, gerçekte asla gerçekleşmeyecek şekilde aktarıyor. Tabii istisnalar mevcut. Ama genel olarak birbirlerine karşı bir şeyler hisseden insanların daha çok olumlu sonuçlar almaları, birçok şeyin planladıkları gibi gitmesi ancak kurgusal bir yapıtta olabilir. Hayat; içinde o kadar çok tatsızlık, engeller, kısıtlamalar ve sürprizler barındırıyor ki ikili ilişkilerde filmdeki gibi planlanmış şeylerin gerçekleşme ihtimali çok düşük. (Mesela elinde, hislerini yazdığı kâğıtlarla evli sevdiğinin kapısına giden kişinin planının tıkır tıkır işlemesi zor; kapıyı bir başkası açabilir veya bu ilanı aşk karşısında bırakın öpücük almayı, kişi kadın tarafından hatta eşi tarafından en kötüsü ikisi tarafından paylanabilir. Havaalanında çocuk güvenliği aşabilsin diye yardım edecek kişilerle karşılaşılabileceğini de pek zannetmiyorum.) Bazı filmler gerçekçi oldukları için etkileyici olurken, bazıları da gerçekçi olabilecekleri için güzel gelir insana. Bu, ikinci kategoriye giren türden. Benim bakış açımdan elbette. Toplumdan kopuk, dört duvar arasında, iletişim ve etkileşimden uzak, soyut ve steril bir yaşam sürmeyenler farklı düşünebilir ve dahası farklı bir yaşamı hakkını vererek yaşıyor olabilirler. Bu durum bir perspektif farklılığını beraberinde getirir ama konumuz sinema.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.